Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), dünya genelindeki savaş suçlarını ve insanlığa karşı işlenen suçları takip etme görevini üstlenmiş önemli bir kuruluş. Son dönemde almış olduğu kararlar, pek çok dünya liderinin endişelerini artırdı. Özellikle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun isimleri, UCM'nin gündeminde önemli bir yer edindi. Her iki lider de, insan hakları ihlalleri ve savaş suçlarıyla ilgili suçlamalarla karşı karşıya kalmalarının getirdiği tutuklanma korkusunu hissediyor. İşte bu durum, uluslararası siyasette büyük bir belirsizlik yaratıyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin açmış olduğu davalar, savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili. UCM, özellikle savaş ortamında sivillere yönelik saldırıları ve diğer ciddi insanlık suçlarını soruşturmak üzere kuruldu. UCM, 2021 yılında Rusya'nın Kırım'daki askeri ve siyasi faaliyetlerine dair bir soruşturma başlatarak Putin’e yönelik suçlamalarda bulundu. Buna ek olarak, İsrail’in Filistin’daki askeri operasyonları da Netanyahu’nun hedef olmasına yol açtı. Bu durum, her iki liderin uluslararası toplumda sahip olduğu konumu sorgulatıyor.
Putin’in yönettiği Rusya, bir taraftan uluslararası ilişkilerde güç kazanmayı amaçlarken, diğer taraftan sürekli olarak UCM’nin takibinde. UCM, birçok raporunda Rusya'nın Doğu Ukrayna’da sivil halka yönelik gerçekleştirdiği saldırıları belgeledi. Örneğin, Mariupol gibi şehirlerde gerçekleştirilen bombardımanlar, UCM tarafından doğrudan insanlığa karşı suç olarak değerlendirildi. Bu durum, Putin’in uluslararası suçlamalarla karşılaşabilme ihtimalini artırıyor ve onu zorlu bir siyasi sürece itiyor.
Benzer bir durum Netanyahu için de geçerli. İsrail'in geçmişten bu yana sürdüğü Filistin politikasının bir sonucu olarak, UCM İsrail yönetimini de hedef almış durumda. Özellikle Gazze'deki askeri operasyonlar, UCM tarafından sürekli olarak izleniyor. Netanyahu’nun liderliği, birçok insani krizi beraberinde getirirken, aynı zamanda UCM’nin dikkatini çekti. UCM, bu operasyonların sivillere yönelik ciddi ihlaller içerebileceğini belirtiyor. Bu suçlamalar, Netanyahu’nun uluslararası alandaki itibarını zedeleyebilir ve ileride bir tutuklama kararıyla sonuçlanabilir.
Bütün bu gelişmeler, Putin ve Netanyahu’nun üzerindeki baskıyı artırıyor. Her iki lider de, UCM'nin dava açma yetkisini sorgulasa da, uluslararası arenada yaşanan bu güçlü dinamikler, onları bir adım geri atmaya ve daha dikkatli hareket etmeye itiyor. Askeri operasyonlar sırasında daha az sivili hedef almayı amaçlayan stratejiler geliştirmek zorunda kalıyorlar. Aksi takdirde, uluslararası yargı önünde hesap vermek zorunda kalmaları muhtemel.
Özellikle uluslararası siyasette güç dengeleri sürekli değişirken, Putin ve Netanyahu’nun bu zorlu bir dönemde nasıl hareket edecekleri merak konusu. Her iki lider de ülkelerinin güvenliğini sağlamaya odaklanırken, aynı zamanda UCM’nin baskısı altında kalacaklarını bilmektedirler. Uluslararası desteğini kaybetme korkusu, her iki lider için de büyük bir tehdit oluşturuyor. Gelecek günlerde bu durumun nasıl evrileceği ve UCM'ye karşı atılacak adımlar merakla bekleniyor.
Sonuç olarak, UCM’nin uluslararası siyasetteki etkisi giderek artarken, Putin ve Netanyahu gibi liderlerin tutuklanma korkusu, dünya genelinde dikkatle izleniyor. Uluslararası ilişkilerdeki bu karmaşık yapı, her iki liderin de gelecekte nasıl kararlar alacağı konusunda belirleyici bir rol oynayacak. UCM, bu süreçte hem Putin hem de Netanyahu için önlenemez bir tehdit unsuru haline gelmiş durumda. Sürecin nasıl gelişeceği ise hem uluslararası toplum hem de bu liderler için büyük bir belirsizlik taşımakta.